Bloglara Geri Dön

Sürdürülebilirlik: Taşımacılık Sektörünün Geleceği

22 Eylül 2023 - 3 mins read

 

COVID-19 küresel salgını, geçmiş 75 yılda hiç görmediğimiz kadar yeni deneyimler kazandığımız bir dönem oldu. Deniz taşımacılığı sektöründe kısa sürede navlunlar 5-10 kat arttı. Sektördeki herkes, başta global armatörler olmak üzere bu durumdan yeterince nasibini aldı; kasalar doldu taştı. Basitçe olan şuydu, belirsizlik ve konteyner yoksunluğu, navlun tüketicisinin pazarlık yapma yetisini yok etmiş, bulabildiğin fiyattan yükünü sevk et dönemini başlatmıştı. Bu satıcı piyasasından bile daha fazlasıydı satış zincirindeki her halka bu işten kazançlı olsa da durum sürdürülebilir olmaktan uzaktı.

Navlunların bu kadar yükselmesiyle oluşan satıcı piyasası ve yüksek karlı dönem iki şeyin üstünü örtüp gözlerden uzak tuttu; Birincisi ve en önemlisi kaynakların hoyratça kullanılması, ikincisi ise sürdürülebilirlikti. Salgın ve konteyner yoksunluğu büyük armatörlerin tekel piyasası koşullarına sürüklenmesine sebep olunca her tekel piyasada görülen hatalar yaşandı ve kaynakların hesapsız harcandığı bir döneme girildi.

Hizmetin varlık sebebi olan tüketici talebi unutulmuştu, ve tabidir ki eninde sonunda tüketici durumu ele aldı. Dolabında 19 tane ayakkabısı olan Heva, yeni ayakkabı alma talebini altı ay ertelemeye karar verdi. Yeni ayakkabı alma kararını altı ay ertelemek Heva’nın kolayca alabileceği bir karar iken, geminin altı ay sefere çıkmaması armatörün kolayca alabileceği karar değildir. Yine de şartlar gerektirdiğinde bu karar alınabilirdi. Daha zor olanı dünya üzerinde ki 10'dan fazla global armatör şirketinin hangisinin gemisi kenarda bekleyeceğidir. çünkü güncel navlunlar salgın öncesi seviyenin bile altında.

Üstüne bir de salgın döneminde Çin ve Japon armatör şirketlerinin Avrupalı şirketlere karşı ayakta durabilmek için birleşmeleri gelince, dün tekel gibi görünen armatör şirketlerinin rekabeti bir kat daha zorlaştı.

Fakat asıl olan armatör şirketleri kurtarma planı değil ki, tüketici talebi. Bu arada küresel salgın, tüketici davranışını net bir şekilde dünya lehine değiştirdi. Tüketiciler tek dünya olduğunu, ülkelerin teker teker bazı avantajlı durumları olsa da yaşadığımız gezegende sorunlarımızın ortak olduğunu ve çözüme ortak olmak istediklerini net bir şekilde ortaya koydular. Çinli, Avrupalı, Afrikalı ve Amerikalı olsak da, çevre kirliliği, nükleer risk, küresel iklim değişikliği, küresel salgınlar artık tüketicinin umurunda. Olay para kazanmaktan çıkıp sürdürülebilir olana doğru evrilmişti.

Gemisiz taşıyıcılar (NVOCC) parsiyel taşımacılığın lokomotifleri olarak avantajlarını korumayı hedefler; bu da anlaşılır bir durum. Ancak, gelişen teknoloji sayesinde oyunun kurallarını yeniden tanımlayabilir ve daha şeffaf, aynı zamanda rekabetçi bir ortam yaratabiliriz.. Biz Frigian'da, “Birleşik Kaplar Etkisi” teorisi doğrultusunda uzun süredir çalışmalar yapmaktayız. Çalışmalarımız gelişen teknoloji ile dünün sorunlarını kolayca çözebileceğimizi ve bunun için rekabetten vazgeçmek zorunda olmadığımızı gösterdi. Sürekli bir rekabet ortamı yerine haftada 5 dakikalık hacim verilerimizin birbirine açılacağı bir alan yaratıp sonraki 5 dakika da bir seçim yapılmasını isteyeceğiz, hileli bilgilendirme yapan nadiren kazansa da sıklıkla kaybeden olacağı için uzun dönemde bizi daha az karbon ayak izine taşıyacaktır. Bu seçimler bazen ilk hangi konteynerin ya da geminin dolacağını bazen de hangi konteyner ya da geminin bekleyeceğini belirleyecek.

Ortak paydalarda birleşip kati kurallarla rekabeti dar bir alan sıkıştırmak, sürdürülebilirliği kaybetmeden karbon ayak izimizi azaltmak en büyük çıkarımız. Bunu bir an önce yapmalıyız çünkü tek bir dünyamız var ve bunu korumak yaşamsal önem taşıyor.